Makaleler

ALİ CANDAN – IRKÇI KUŞATMA: PARTİ KAPATMA VE VEKİLLİK DÜŞÜRME


Irkçılık, politik bir tür hastalık, tehlikeli bir ideoloji ve insanlık suçudur. Irkçılık denince akla ilk gelen kişi, ırkçılıkla özdeşleşen Alman Nazi Partisi lideri Adolf Hitler’dir. Hitler’in sonunu düşünmemek elde değil. Anlaşılması gereken gerçek şu ki; ırkçılığın sonu yoktur. Irkçı faşistlerin kazandıklarını sandıkları veya kazanıyor gibi göründükleri zamanlar, tam da kaybettiklerinin başladığı anlardır. Yahudiler, yetenekli akıllı ve becerikli bir millettir. Yahudilerin başarıları, başka milletleri kıskandırıyor. Yahudi’leri kıskananların duygularını, Hitler gibi sapıklar kullanarak, iktidarı ele geçiriyor. Sonunda milyonlarca insanın ölümüne ve herkes için felakete yol açıyorlar. Tarihten ders almak gerekiyor. Tarihi olumsuz anlamda tekerrür ettirmek, kesinlikle bir başarı değildir tersine kaybettirir.

Unutulmasın ki, savaşları korkaklar çıkarır. O korkakların çıkardığı savaşta, cesur ve kahraman insanlar ölür. Savaş isteyen hasta ruhlulara tavsiye olunur ki; ‘vatan, millet’ edebiyatında zerre kadar samimi olsaydınız en ön cephede savaşa gidip ilk siz ölürdünüz. Ölmeye niyetiniz yoksa, kışkırtma ve savaş çığırtkanlığı yapmaktan beyaz bayrak sallarken aslında beyaz bayrağa karşı olma stratejisini uygulamaktan vazgeçin. İntikam duygusuyla hareket ederek ne kavga ne mücadele ve nede siyaset yürütülebilir. İntikam, kin, öfke ve nefret duygularıyla hareket edenlerin zaferi de olamaz. Bu negatif yaklaşımlar yanlıştır. Irkçılık bakış açısıyla Kürt toplumuna yaklaşmak, sorunları ağırlaştırmaktan da öte bir anlam taşımamaktadır.

 Hele hele, ”amacımız HDP’yi kapatmak ve bitirmek’ demek politik gerçeği zerrece kavramamaktır. Siyasi parti ve taraflar olumsuz yönelimlerden geçici olarak etkilenebilirler. Ama bu etki kalıcı olamaz. Siyasi partiler, siyasi eğilimler bitirilemez ve yok edilemezler. Siyasi partilere, eğilimlere negatif yönelim bu süreçte kime yarar. Irkçı-milliyetçi MHP’nin nispeten küçük bir  etki yaratsa da esasen hem kendisi hem onu destekleyenler kaybedecektir. Yine stratejimiz, esas amacımız ‘AKP’yi yıkmak ve Erdoğan’ı bitirmektir” demekte aynı şekilde politik gelişmeleri doğru kavramamaktır. Kürt hareketinin politik bakış açısının özü, Kürtlerin merkezde olduğu politik-toplumsal sorunları çözmektir. Elbet ki, bugün iktidarda olan ve sonunu çözmek basiretini göstermeyen AKP iktidarına karşı mücadele edecektir. Ancak temel sorun, Kürtlerin sosyal-politik-demokratik hakları çerçevesinde bir politikayı belirlemek ve uygulamaktır.   

AKP son yıllarda küçük ortağı MHP’nin ırkçı politikalarını uygulayarak dış dünyadan tecrit oluyor. Dün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Şahin, HDP’nin kapatılması için dava açtı. Ayrıca HDP’li Faruk Gergerlioglu’nun Milletvekilliği, Meclis Genel Kurulunda yapılan oylamayla düşürüldü. Erdoğan iktidarı,  uluslar arası ilişkilerdeki değişimi, küresel güçlerin demokratik değerleri vurgu yapmasını dikkate alması ve güçlü demokratik açılımlar yapması    gerekirken, tersine küresel ilişkilerde izole olmayı göze aldı. İçerde Kürt sorununu şiddet dışında çözme ihtimalini yok edebilecek bir yola girdi. Oysa akıl ve strateji ile doğru bir siyasal uzlaşı yakalama ihtimalini değerlendirmek, tüm tarafların ortak çıkarına olacaktı.

Milletvekilliklerinin düşürülmesi, fezlekelerin gündeme alınması, HDP’nin kapatılma sürecinin başlaması gibi çok olumsuz politik bir ortama rağmen sorunun çözülmesi için halen mümkündür. AKP ve Kürt politik güçlerinin ortak akla uyması için tek bir yol kaldı. O da üçüncü bir gücün devreye girmesidir. Burada ilk akla gelen İmralı olabilir mi? Öcalan geçmişte hep son çare olarak devreye girmişti. Bugün de aynı şekilde Öcalan’ın devreye girmesi ihtimal dahilinde mi? Bugünkü politik atmosfer nedeniyle zor görünse de çözümün merkezi olmaya devam edecektir. Aynı şekilde uluslararası güçlerin oluşturacağı politik-diplomatik baskıdır. Bunun nesnel zemini de var. HDP, uluslararası süreci iyi değerlendirmelidir.

Kim yanlışta ısrar ederse kaybeder. Küçük hatalar zamanında telafi edilmezse gelecekte büyük sorunların kaynağı haline gelir. HDP’nin ve seçmenin esas amacı; Erdoğan’ın gitmesi, AKP’nin kaybetmesinden çok inkârcı, asimilasyoncu, baskıcı, tekçi devletin politik yapısının ve yönetimin değişmesidir.

Savaşların bile bir ahlakı ve kuralı vardır. Politik olarak karşında olanın bile bir gün ittifak gücü, tersine politik ittifak kurduğun gücün karşında olabileceğini unutmamak ve ona göre politik planlar yapmak gerekir.  Politik gelişmeler ani duygusal tepkilerle ele alınmaz, alınmamalıdır.

 Kadim Çin savaş stratejistleri, savaşı savaşmadan da kazanmanın mümkün olduğunu insanlığa öğretmiştir. Bu öğretilerin doğruluğu binlerce ve on binlerce kez kanıtlanmıştır. Kürtler bütün saldırılara rağmen duygusal davranmadan, süreci doğru okuyarak akıl ve strateji dolu bir siyasal mücadele yürütmelidirler.

Devlet, Kürtlere yönelik her türlü baskı ve hatta katliamlar uyguladı ama bu toplum politik ve toplumsal varlığını kesintisizce devam ettirdi. Demek ki sorun savaş ve şiddetle çözülmüyor. Demokratik hakların elinde alınarak Kürt toplumunun gerçeği ortadan kalkmıyor. Kürtler de gelinen aşamada sorunlarını şiddetle, silahla, ölmekle ve öldürmekle çözmenin dışında bir yol bulmalıdırlar. Bugünkü baskılara rağmen sorunların demokratik sistem içerisinde çözmenin politik ve toplumsal koşulları var. Tüm taraflar, kafayı çözüme odaklamalı ve yormalıdırlar.    

Devlet, Kürtleri politik olarak kapattığı partilerin sayısını unuttu. Ama Kürt politik güçleri daha fazla güçlendi, toplumsal tabanını arttırdı. Demek ki parti kapatmak çözüm değil, çözümsüzlüktür. Kürtlerin politik partilerini muhatap almazsanız, çözüm için görüşmeler yapmazsanız, milletvekilleri parlamentoda atarsanız, emin olun bu meseleyi başkaları, kendi koşullarını size kabul ettirerek çözer.